Her mekanı diğerlerinden farklı kılan, mimari özelliklerinin yanında ona kimlik ve kişilik kazandıran olmazsa olmaz değerler; binlerce yılda oluşmuş, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen yaşanmışlıklar, sevinçler, hüzünler ve ayrılıklar ile ona kişilik kazandıran öykülerdir! İçlerinde bunlardan izler taşımadığı yada bu izler silindiği zaman yapılar kimlik kazanmazlar!
Değirmenci Konak 1800’lü yılların ikinci yarısında Türk ve Rum ustalar tarafından özenle yapılmış , Unesco Dünya mirası tescilli bir kültür varlığı. Restorasyon sürecinde mübadeleye kadar şehrin zanaat erbabından önemli bir kısmını oluşturan 2700 Rum hemşehrimizin Birinci Dünya Savaşından sonraki Mübadele yıllarında Yunanistan’ın muhtelif kentlerine göç ettiklerini öğrendik. Bu nüfus değişimi sonucu Yunanistan’a giden hemşehrilerimizin üçüncü-dördüncü kuşak torunlarının yaşadığı Selanik, Atina, Gianitsa, Edessa…. şehirlerine yaptığımız ziyaretlerde daima dostça ve sevgiyle karşılandığımızı ifade etmek isteriz. Safranbolu’dan hüzünle ayrıldıkları 1926 yılına kadar değirmencilik ve kerestecilik ile iştigal eden Testempasis ailesine ait olan konak daha sonra üç defa el değiştirip üzerine birde yangın tehlikesi atlatmış, sağı solu örselenip, hayatı araba garajı olarak bile kullanıldıktan sonra terk edilmiş, tamamen çökmek üzereyken 2003 yılında ailemizce satın alınmıştır . Başta sevgili Servet Hanım ve aile bireylerinin desteğiyle kültürel miraslarımızı gelecek kuşaklara sağlıklı olarak emanet bırakmak amacıyla konak ve müştemilatı yaklaşık 3 yıl süren zorlu bir restorasyondan sonra koruma altına alınmış ve dünya mirasına kazandırılmıştır.
Değirmenci Konak, bilinen otel yada pansiyon kalıplarının dışına çıkarak, yaşayan bir fotoğraf müzesi ve kültür evi fonksiyonu taşımak, geçmişte yaşanan anıları objektif bir şekilde kayıt altına almak ve aile birikimlerinin gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılması , hepsinden önemlisi gelecek kuşaklara şiddetin yerine sevginin egemen olduğu bir dünya bırakmak misyonlarını üstlenmiştir.
Deymenci, Unesco dünya mirasını oluşturan kültür varlıklarından birisi olmasına rağmen beş yıldızlı otellerde bulamayacağınız; duvarlarındaki taşların ışıltısını, tavanlarında sarıçamın kokusunu, günçardağı ve pencerelerinden gökyüzünün maviliğini, Safranbolu’nun masalımsı dokusuyla birlikte , aile yadigarı antikalar ve eşyalarıyla kendi kullandığımız 1960’lı yıllardan başlayarak oluşturduğumuz 250 kadar antika fotoğraf makinesi ve fotoğraf arşiviyle, akustik piyanosuyla her şeyden önemlisi kendine özgü kültürüyle sunan, içinde bizden izler taşıyan, yaşama sevinci veren bir “ Müze Konak ”.
Tarihten gelen bu soylu mirasın yanında birbirinden farklı şekilde dizayn edilmiş ve her birinin farklı öyküleri olan günlük yaşamın geçtiği Hayatı, 7 Odası , 2 Sofası, 1 sekisi, Ahır Gayfesi, Değirmen Mahzeni, Günçardağı, geniş ve görkemli bahçesiyle konuklarına modern dünyanın olanaklarını da sunmak arzusunda…
Safranbolu’nun tam merkezinde, müze kentin gizemli sokaklarından birinde konumlanmış. Değirmenci Konağın önceliği daha çok kazanıp daha çok tüketmek olmasa gerek!, gelecek kuşaklara daha az örselenip, daha az kirlenmiş, daha çok korunmuş, kavga kültürü yerine sevginin egemen olduğu daha güzel ve yaşanılası bir dünya bırakmak!
Dışarıdan bakıldığında hepsi birbirine benzeyen Konakları tanıyabilmek için içlerine girip farklı dünyaları, aile kültürlerini , gelenek ve göreneklerini görüp yaşamak ve keşfetmek gerekir!
Konağımız Kültür varlığı olarak tescilli, yaklaşık 160 yaşında bir tarihi eser olmasına rağmen odaları farklı konseptte dekore edilerek modern banyosu ve ergonomik yataklarıyla her biri diğerinden bağımsız olarak ihtiyaçları karşılayacak birer yaşam alanı haline dönüştürülmüştür. Konağın kimliğini bozup pansiyona dönüştürmemek için sofalar ve eyvanları olduğu gibi korunmuş , oda ilave edilmemiştir. Odaların her birinin ayrı bir öyküsü ve bu öyküye uygun eski ustalar tarafından yapılmış tavan süsleri, her biri 40 ila 100 yıllık çeyizlerden derlenmiş perde işleri, koleksiyonları bulunmaktadır.
Restorasyon ilkelerinin ve Anıtlar Bölge Kurulu’nun izin verdiği ölçüde her odaya ankastra ürünlerle dizayn edilmiş, içinde lavabosu, klozeti, duşu, saç kurutma makinesi, havlupanı ve diğer gereçleriyle minik birer banyo konulmuştur.
Zamanın tahribatıyla bozulan Erkenez Sofanın tavan göbeği için sadece bir odadan çıkan eski tahtalardan 3.000 adet çıta kullanılmıştır. Dekorasyonda büyük ölçüde aile yadigarı antikalar ve kendi el emeğimiz-göz nurumuz olan fotoğraflar, resimler, el işleri kullanılmaya özen gösterilmiştir. Döşenen taşından, yatağından yorganına, halısından perdesine kadar el emeği ve göz nuruyla- lonca geleneği gözetilerek- nakış nakış işlenmiştir.
Zemin katta bulunan dubleks taş odamız “Göztepe tümülüsüne” yerden aydınlatılan, tamamen kesme taşlardan yapılan bir dehlizle girilmektedir. Dehliz ve taş odanın duvarlarındaki binlerce doğal kesme taş temizlenerek orijinal haliyle korunmuştur. Burada kullanılan elbise dolabı ve atlas yatak örtüsü yaklaşık bir asırlıktır. Bahçe duvarları dahil tüm taş mekanlar temizlenip gizli derz uygulaması yapılarak olduğu gibi korunmuştur. Konağın müştemilatına katı yakıtlı kazan konularak merkezi kalorifer sistemi kurulmuştur.
Hayatta yer alan orijinal keşkek fırınında dilerseniz özel günlerde birlikte keşkek ve çörek yapmayı deneyebiliriz. Islak zeminlere Hadrianapolis Antik kentinde de kullanılan Eskipazar traverteni döşenmiş, Pahnalar ve Şaraphane (Beş parça kesme taşın birleşimiyle oluşturulmuş üzüm çiğneme havuzu) bölümleri koleksiyonların sergilendiği küçük müze bölümleri olarak düzenlenmiştir.
Orta Kat sofaya restorasyon süreçlerini gönüllü olarak yani bila bedel ! titizlikle refakat eden, her aşamada bize destek olan İnşaat Mühendisi dostumuz Hüseyin YILDIZ beyin soyadı verilmiş, en üst kattak Sofaya sevgili gelinimizin Kahraman Maraş Kalesi yakınındaki bir konakta (İçinde kervanların ağırlandığı bu şaheser konak 1981 yılında yol genişletme çalışması esnasındaki yıkıma kurban gitmiştir!) oturan ailesinin soyadı olan “ERKENEZ “ verilmiştir. Konağın ilk sahiplerinin hayatta olan en yaşlı aile bireyi olan FANNİ teyzenin ismi ise tarihe duyulan saygı ifadesi olarak geldiğinde konuk olduğu odaya verilmiştir.
Hülya Oda Cambaz Sokağa bakmaktadır, dışarıdaki tarihi doku ve gökyüzünü seyredebileceğiniz minik bir sofası ile bütün sokağı görebileceğiniz pencereleri bulunmaktadır.
Yasemin Oda (Gelin Odası), Fanni Oda, Maria ve Sema Odaların pencereleri ve Günçardaktan keyifli gündoğumları ile Safranbolu’nun içinden geçen kanyonlar, Hükümet konağı, Saat Kulesi, Akçasu, Tabakhane ve Eski Çarşı semtleri panoramik olarak izlenebilmektedir.